28 Eylül 2010 Salı

To Let


Xavier Rudd - To let (Live)

Okul öncesi sedromu mu çekiyorsunuz? Sevgilinizden mi ayrıldınız? Gelecek planları arasında mı sıkışıp kaldınız? Tuttuğunuz takımın performansında mı memnun değilsiniz? Etrafta fütursuzca konuşan insanlardan mı şikayetçisiniz? Sosyal hayatta gösteremedikleri özelliklerini, sosyal paylaşım sitelerinde sergileme çabası içine giren insanlardan mı rahatsızsınız? Cebinizde paranız mı kalmadı? Arkadaşınız size yamuk mu yaptı? O zaman toplanın beyler. Zira adam çalıyor. Adam dert, derman bırakmıyor. Nihayetinde bir müzisyen, bu kadar şeyi nasıl çözer deyip, sığ bakmayın olaya. Bazen bir müziktir, bazen bir resim... Tavsiyesi benden, denemesi bedava...

21 Eylül 2010 Salı

Okuyom Ben Yaa!!



Dikkat, çanlar öğrenciler için çalıyor. Son defa...

Kaynak: 3Zar

18 Eylül 2010 Cumartesi

Göt İster

13 Eylül 2010 Pazartesi

Kuşlar ve Erkin Koray

Bundan yaklaşık üç sene önce, farklı bir düşünce yapısına sahip olduğunu düşündüğüm bir arkadaşımın yanına yaklaşmıştım ve "kızın ya da oğlun olduğunda, onu devlet okuluna mı gönderirsin, yoksa özel okula mı?" diye sormuştum. Verdiği cevap hayata bakış açısı yeni yeni şekillenmeye başlamış bir insan için epey hayret vericiydi. Okula göndermeyeceğim dedi. Israrla tekrarlıyordu, "o benim gibi okula gitmeyecek". Kendince haklı nedenleri olmalıydı diye düşünmeye başladığım anda, başından geçen bir anekdotu anlatmaya başladı: "İlkokul yıllarımda, haftalık resim dersimizde, öğretmen bizden gökyüzü, bulutlar, ağaçlar, kuşlar temalı pastoral bir resim istemişti ve bunun için bir ders saati vermişti. Aslında ben gökyüzü bile çizmek istemiyordum ama hoca sözüdür deyip, başladım çizmeye, ardından boyamaya tabii. Gökyüzü benim için özgürlük demekti. Kuşların dilebildiğince uçabildiği bir dünya. Fakat benim kuşlarım turuncu renkteydi. Onlar benim koruyucu meleklerim olacaklardı. Bir anda hoca yanımda beliriverdi ve bana turuncu kuş mu olur evladım diye kızmaya başladı. Onun görüşüne göre kuşlar beyaz, siyah bilemedin gri renkte olmalıydı. Hayatı renksiz bir adam için, bu üç renk epey fazlaydı aslına bakarsan. O yaşta bunları düşünüp, kendisine söyleyemedim. Resmimi beğenmemişti, üstüne baya bir kızmıştı." O yaştaki bir çocuğun yaratıcılığını, dar bir bakış açısına indirgemeye çalışan zihniyetten dert yanıyordu anlayacağınız. O günden beridir de resim çizmişliği yokmuş kendisinin. O anda, her dert yanan insanın yalnız olmaması gerektiğini hissettiren bir duyguyla, ona Erkin Koray'ı anlattım. "Biliyor musun, Erkin Koray da kızını hiç okula göndermemiş" dedim. "Okullarda insanların akıllarının saçma, sapan şeylerle dolduğuna inandığı için kızına, eğitimini evde aldırmak zorunda kalmış" diyerek anlattım da anlattım. Ardından uzun süre tartıştık bu konuyu ve Erkin Koray'ı. Garip adamdı Erkin Koray. Değişik fikirleri vardı. Bugün bir kez daha anladım bunu. Erkin Koray'ın 10 dileğine kulak veriyoruz(göz atıyoruz)... Kapağından hiçbir şey çıkmayan bir gazoz fabrikası kurmak isterdim: İnsanlara, mutluluklarının, gazoz kapaklarına bağlı olmadığını anlatmak için isterdim böyle bir fabrika kurmayı. Ölmeden önce cennet ve cehennemi görmek: Böylece her ikisini de bir güzel gezer incelerdim. Hangisi benim daha iyiyse ona gitmek için kendimi hazırlardım. Bir genç kızın aynası olmak: Herhalde o zaman beni hiç yanından ayırmazdı. Durmadan gözleri ve dikkatleri üzerimde olurdu. John Lennon ile karşı karşıya 10 dakika konuşabilmek: O zaman ona, barış için bütün uğraşlarının boşuna olduğunu anlatırdım. Bugünün insanının ne denli çığırından çıktığını olaylarla ispatlardım. Kocaman bir köpeği korkutan bir kedi olmak: O küçücük kedinin aldığı bütün zevki tatmak isterdim. Gözde büyütülen bir kuvvetin yıkılışı sonunda kedicik ne kadar sevinir, neşelenir kim bilir. Evine saat 19'da gitmek mecburiyetinde olmayan kızların çoğalması: Çünkü bugüne kadar bütün kız arkadaşlarımı, babaları eve dönemeden evvel eve teslim etmekten sıkıldım. Cahil olmak: O zaman etrafımda dönen bin bir dolaptan haberim bile olmazdı. Kötülüklerin farkına varmaz, her şeyi oluruna bırakabilirdim. Başbakanla aramızda direkt bir telefon hattı kurmak: O zaman boş zamanlarında belki bir-iki konu hakkında görüşebilirdik kendisiyle. Kocaman bir mikrofon olmak: Bütün insanlara sesimi duyurmak, iyilik, sevgi gibi bütün güzel duyguları anlatabilmek için isterdim. Özel bir su olup annemin beynini yıkamak: Belki o zaman feza çağının getirdiklerini kabullenebilirdi. (Milliyet, Hafta Sonu İlavesi, 1970) Kaynak: Bir+Bir