30 Ocak 2022 Pazar

Akşamdan Kalma

cumhuriyet mahallesi burası. ara ve çıkmaz bir sokak. güneş almaz, rüzgar esmez, misafir geçmez. demir’le pazar meşgalesi yapıp, geziniyorduk. fotoğrafı çektiğimi görünce, ne yazacaksın şimdi buna dedi. bilmiyorum ama, başlığı hazır dedim. önceden beridir, ilk olarak manşeti atarım. gerisi, delinmiş şeker çuvalı misali kendiliğinden akar. başlık: akşamdan kalma. iki çocuk koltuğa uzanmış. birinin elinde tablet, birinin önünde dizüstü. evdeki mevsim değişiminden haberleri yok. yazlıklar, bir sonraki sene kullanılmak üzere son kez yıkanmış. mandalların olduğu ip boş. orada hayaller, kurumaya bırakılmış. ne kadar öteberi varsa, atılmak üzere kenara koyulmuş. yayıntıya yer kalmamış evde. tahammüle kalmadığı gibi. eşyanın kaderidir, evin sıkıntılı anlarında tüm cefayı onlar çeker. ya evden dışarı atılır, ya tekme yer. duvardaki gürler yoğurt kovası üç yıllık. önce çiçek sulama amacıyla kullanıldı, sonra da saksı vazifesindeydi. şimdilerde mandal kovası olmakla yükümlü. bunların hiçbiri yaradılışına ve yeteneğine uygun değil . tıpkı koltukta uzanan çocukların geleceğinin tezahürü. çocukların umuru değil ama. bir daha hiç kış gelmeyecekmiş gibi yaşıyorlar. biliyorsunuz, kış öldürür. onlar içinse, ne olduğu, neyin olacağı önemli değil. oysa ki gerçek manasıyla cumhuriyet'in merkezinde yaşıyorlar. burada, doğu ile batı bir arada. yerel ile evrensel, eski ile yeni, rumlar ile romanlar, hayaller ile gerçekler... mozaik işte. ama hiçbiri tam değil. tüm bu görünen, esas gerçekleşenlerden ibaret değil elbet. asıl hikaye içerideki odada yatıyor. kimseyi çekecek takati yok. boş verin bu fotoğrafı. vitrin palavra; gerçek, mutfaktır her zaman. müthiş bir akşamdan kalmalık kokusu geliyor içeriden. ve başlıyor baş kahraman düşünmeye: 

akşam masadakilere adeta deklarasyon yayınlarken, sabah niye tek kelime bile duymak istemezsin?

gece tüm hesaplar sendenken, sabah niye ekonomi yapıp kuru ekmeğe talim olursun? 

her şeyi içerim getirin diyen mide, nasıl olur da sabah bir yudum suyla bulanır? 

zeytin yağının son damlasına bine ekmek banan bünye, sabah n’için ipin ucu kaçtı, az yemeli diye kendini tembihler? 

gece o kadar keyifli uzanmışken, sabah yatmak nasıl bu kadar zul gelir? 

akşam küllükte pasta olan sigaraya, sabah neden tövbeler edilir? 

akşam şarkıların gözü kor olurken, sabah nasıl kapat şu müziği, başım çatlıyor denir? 

çocuklar! kesin şu bilgisayarın sesini, getirtmeyin beni oraya. kırarım bir tarafınızı...