Huyumdur, genelde başlığı hep sona saklarım ama bu sefer peşinen yazayım dedim: Help. Çivisi çıkmış bu dünyada mücadele eden bir vatandaşın yardım çağırısı gibi geliyor kulağa ama değil; bir mekan ismiydi Help. Fethiye'de hayat bulan, ardından yer değiştiren ve sonunda kapanan.
Patates yetiştirmekle çadır kurmak arasında gelip giden Ölüdeniz diyarında açıldı ilk olarak. Bilirsiniz, Fethiye'nin eski adlarından biridir Meğri. Ulaşılması güç, uzak, sapa yer demektir. Bu tür yerlerin kaderi Vizontele'den hallicedir. Her şey geç gelir. Bir şeyin gelmesine gerek de yoktur kimine göre. Ama tarım toplumundan turizm toplumuna geçmek istiyorsan şayet, bir şeylerin gelmesi şarttır. Eldeki kumla deniz, tepedeki güneş yeter zannedersin, ama yetmez. Diyalog kurmaktır turizm. İnsanla anlaşmaktır. Dil konuşmaktır. Bildiğin 100 kelime yetmez kendini ifade etmene veya sahip olduğun eşsiz doğayı anlatmaya. Bilişsel dağarcığını geliştirmen gerekir. Geliştirmek için okursun, gezersin, en kötü dinlersin. Bu da bir kültür meselesidir. Sana hiçbiri uğramamışsa, bir şeylerin gelmesini beklemekten başka çaren kalmaz. Help'in sahibi Erkin Abi de dışarıdan gelenlerdendi. Büyüdüğü, gezdiği ve gördüğü yerdekileri birleştirip Help diye bir mekan açmıştı. Sandalyelerin arkasında ünlü müzisyenlerin, aktörlerin ismi yazardı. Mekanın her yerinde Aliağa gemi söküm işletmelerinde büyük gemilerden sökülen hurdaya çıkmış objeler yer alırdı. Kullanılmayan elektrik levhalarından dekore edilmiş dj kabini vardı. Şahsına münhasır, alışılmışın dışında, benzeri olmayan bir işletmeydi. Konumu güzeldi, manzarası güzeldi, yemekleri güzeldi, müziği güzeldi, tasarımı güzeldi. Erkin abinin işleri bildim bileli iyiydi. Üstünde sade ama şık şeyler olurdu. Bazen bir uzak doğu işi, bazen basket takımı ekipmanı. Mekan sahibi değil de, oranın müşterisi gibiydi. Göze batmaz, kasılmaz, erinmezdi. Elinde servis tabağı da görürdün, tekilayla puro da. Garsonluk zordur derdi. Hakkını vererek yapmak ise daha da zor. Ayağında terlik, boynunda kolyesi vardı hep. Buram buram Akdeniz kokardı. Sırıtmaz, eğreti durmazdı olduğu yere. Malzemeleri bildiği yerlerden alırdı. Tek bir yeri yoktu, neresi iyiyse oraya yönelirdi. Yemediği, beğenmediği şeyi yedirmezdi de satmazdı da. Şatafatlı, süslü tabaklar kullanmazdı. Bir şeyi saklamasına, hedef şaşırtmasına gerek yoktu çünkü. Güvenirdi verdiği ürüne de, sunduğu hizmete de. Müziği güzel seçerdi. Günün her saatine farklı çaldırırdı. Yaşı gereği 80'ler disko müziği de bilirdi, 90'lar grunge dönemini de. Tahmin ediyorum ki Ölüdeniz, onun sayesinde amatör gruplardan canlı Santana performansı dinlemiştir. Belki de yanılıyorumdur.
Şimdi diyeceksin ki, ne var bu anlattıklarında, zaten bir mekanda olması gerekenleri söylüyorsun. Olduğunu görmedik ama. Burası Meğri idi. İsmi, bu şehrin kaderiydi. Buraya bir şey geldiğinde, başka yerdeki çoktan unutmuş oluyordu. Diyeceksin ki, ne var bu anlattıklarında, ben açsam öyle bir yerde ve zamanda ben de işletirdim orayı. Görmedik ama. Ne mekanlar açıldı bu şehirde, sonra ne mekanlar battı. Onu gördük.
Şimdi kapanıyor Help. Her şey değişiyor çünkü. Müşteri değişiyor, kurallar değişiyor, kural koyucular değişiyor. Mevsimler bile değişiyor. Başarısız olduğundan kapanmıyor Help. Kötü iş yaptığından, kaliteyi bozduğundan kapanmıyor. Ömrü bu kadarmış. Cesur adamlar ve iyi şarap uzun ömürlü olmaz derler, belki de öyle bir şeydir bu kapanış. Ben bir müşteriydim sadece. Hikayesi olan adamdı Erkin Abi. Ruhu ve dili olan bir mekandı Help. Ama evet, belki de çivisi çıkmış bir dünyada bir yardım çağrısıydı son kez Help.