Fenerbahçe kadın basketbol takımı, dün, FIBA Kadınlar Avrupa Ligi çeyrek finalinde, Spartak Moskova önünde farkı bir ara 15'lere çıkarmasına rağmen sahasından mağlubiyetle ayrıldı. Maç sonrasında Aziz Yıldırım, Taurasi ve Hacettepe Doping Kontrol Merkezi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Bugüne kadar haklı olduğu kimi konularda bile sergilediği tutum sebebiyle haksızmış gibi görünen Aziz Yıldırım, yıllardır süregelen spor kültürümüzü çok net ve kısa bir cümleyle adeta özetledi:
"Belki de ilk defa Türkiye'ye gelecek Kadınlar Avrupa Ligi Şampiyonluğumuzu engellediler"
Evet, yapılan hata belki de bir Avrupa şampiyonluğunu engelledi. Art niyet var mıydı, yok muydu tartışmasına girmeye gerek yok. Lakin, bugün herkes biliyor ki Fenerbahçe'nin Avrupa'da kazandığı bir kupa bazı çevrelerde hoşnutsuzluk yaratır.
Bugüne kadar hep başarısızları kıstas alarak oluşturulmuş bir başarı eşiğimiz oldu bizim. "Biz elendik ama Fenerbahçe de elendi, demek ki biz o kadar da başarısız değiliz" ya da "Biz şampiyon olamıyorsak onlar da şampiyon olmasın, hem bu sayede biz de başarısız sayılmayız" diyebilecek kadar absürd zamanlarımız da oldu. Takımlar, renkler, kişiler değişse de bu düşünceler hep aynı kaldı . Herkesi başarısızlığa çekip, kötünün iyisi olma gibi bir durum söz konusu yani. Biz destek nedir hiçbir zaman bilmedik; kösteğin ise kralını yaptık.
Hikaye şöyledir:
"Cehenneme bir tur düzenlemişler. Her milletin adının yazılı olduğu hücreler içinde bir kazan, kazanda da kaynar zift varmış. İçinde insanlar kaynıyor, bir zebani de elinde sopa, çıkmak isteyenlere vuruyormuş. Bunlar o milletin günahlarıymış. Kaçmak istiyorlar, ama zebaniler bırakmıyorlarmış. Fakat, Türklerin başında zebani yokmuş.
Neden? Çünkü, zebaniye gerek yokmuş. Çıkmak isteyenleri, alttakiler aşağı çekiyorlarmış."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder