13 Nisan 2013 Cumartesi

Guernica: Türk sporunun tablosu

İlkokulda beden eğitimi diye bir dersin dönem müfradatındaki varlığından haberdar değildim ben. Varsa yoksa matematikti bizdeki dert. Soru çözerdik, sorun ne zaman çözülecek diye beklerdik. Çıkarırdık, çarpardık, bölerdik... Toplayamazdık bile; sırf aklımız topa kaymasın diye. Zihinden Problemler bizim kutsal kitabımızdı sanki. Sorsan, “Beyin cimnastiği” idi ama yaptığımız. Beden eğitimine en çok yaklaştığımız an da, bu iki kelimenin geçtiği vakitti zaten. Küçüktük, kandırıldık...

Ortaokulda resim diye bir dersin müfredattaki varlığından da haberdar değildim ben. Yine matematik sorusu çözerdik. Önümüze koyup, resim çizmeyi planladığımız kağıtlar, problemin yaz bozu olurdu bizde. Çok nadiren de olsa, o rakamları rastlantısal olarak birleştirdiğimizde, çaresizliğin güzel bir resmi çıkardı ortaya. Resime de en çok yaklaştığımız an, bu andı işte. Ergendik, kandırıldık...

Türkiye’deki en büyük kitle imha silahları olan futbol ve basketbol, son bir hafta boyunca spor dışı bütün haber sayfalarını süsleyebilecek cinstendi. Yeşilgiresun Belediye – Trabzonspor Basketbol, Gaatasaray M.P – Pınar Karşıyaka ve Antalya BŞB - Beşiktaş arasında oynanan basketbol karşılaşmalarının öncesinde ve sonrasında olaylar çıktı. Topun ağırlığının ve şeklinin yer değiştirdiği diğer cephede ise, bir takımın teknik direktörü çıkıp, zaten karışık olan hadiselerin üzerine benzin döktü.

Hiç unutmuyorum; matematik için özel ders aldığım küçük yaşlarda, öğretmenin kurs odasındaki bir tablo hep dikkatimi çekerdi. Saatlerce ona bakardım. Her tarafından ayak, kafa, göz, beden fışkırır hali vardı tablonun. Öyleydi hatta. En zor matematik sorusundan daha zor gelirdi bana. Bütün soruları çözebilecek gibi hissederdim, ama duvardaki o resimde ne anlatılmak istendiğini kavrayamazdım. Ters bakardım, düz bakardım, yanına sokulurdum, bazen daha da uzaklaşırdım.

“Sporda istenmeyen olaylar” başlığı altında hemen hemen herkes yorum yapıyor günümüzde. Yazılıyor, çiziliyor, yorumlanıyor, en çok da soruluyor. En baştaki geliyor, “Kim yaptı bunu, kimler yapıyor bütün bunları?” diye soruyor. Polisi çıkıyor soruyor, bürokratı çıkıyor soruyor. Sporcusu, yöneticisi, malzemecisi, okuyucusu, herkes soruyor. O kadar ki, geçenlerde soru sırası bana bile geldi. Telefonun diğer ucudaki “Kim yaptı bunu, kim yapıyor bütün bunları?” diyerek karşılık umdu benden. Nasıl cevap verebilirdim ki, bir kez bile bedenini eğitememiş biri olarak, gerçekleşenleri nasıl bir çırpıda resmedebilirdim? Matematikti benim işim. Sayılarla uğraştım ben hep.

8 Nisan (Dün) 2013 itibariyle Pablo Picasso’nun ölümünün üzerinden tam 40 yıl geçti. Tablolarını ve hikayelerini ise yıllar eskitemiyor. Söylentiye göre, II. Dünya Savaşı sırasında Paris’te yaşayan Picasso, bir Gestapo tarafından sorgulanıyor. Nazi subayı ressamın evinde, Picasso’nun Nazi Almanyası’na ait 28 bombardıman uçağının, 26 Nisan 1937’de İspanya’daki bir Bask şehrine düzenlenen Yıldırım Savaşı’nı (Blitzkreig) konu alan Guernica tablosunu görünce “Bunu siz mi yaptınız?” diye soruyor. Picasso da, “Hayır, siz yaptınız” cevabını veriyor.

“Beyin cimnastiği” yaptığım sırada, o kurs odasında bulunan tablo ile ikinci kez spora yaklaşmış olabilirim. Bütün buları kimse yapmıyor. Siz, bazen de biz yapıyoruz. Belki de büyüdük, hala kandırılıyoruz...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder