28 Ocak 2011 Cuma
Ömer Onan-Emir Preldzic
Dün oynanan P.E.Valencia-Fenerbahçe basketbol karşılaşması benim için bir basketbol maçından, bir Avrupa zaferinden, F4'e(finalfour) giden yoldan çok daha başka anlamlar içeriyordu. Maçın iki isim kahramanı olan Ömer Onan ve Emir Preldzic'in hikayeleri, daha doğrusu benim bu iki oyuncu hakkındaki yargılarım, kariyer gelişim süreçlerindeki örtüşmeler, dünkü maç sonunda zirve noktasına ulaştı. Bir başka deyişle, Ömer'in, Efes kariyeri boyunca sergilediği performans sebebiyle üzerine yapıştırdığım yaftalar ile Preldzic hakkındaki yargılarım benim tam anlamıyla bir dejavu yaşamama neden oldu.
2004 senesine kadar Ömer Onan'ı Efes Pilsen'de izlemiş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki onun tek görevinin hızlı hücumlarda sağ turnike bırakmak olduğunu düşünüyordum. Maça tempo getirmek amaçlı sahaya sürülüyordu. Şutlarında hiç bir istikrar yoktu. Savunması üst düzeyde değildi. Sadece hızlıydı. Ayakları diğer oyunculara nazaran epey çabuktu. Bu çabukluğu ilk adımına yansıyordu. Lakin bu özelliklerinin hiç biri onun Efes Pilsen'den koparılmasını engelleyemedi. Zaten hücum anlamında Langdon ve Granger'ın, savunma anlamında da Alper Yılmaz'ın başını çektiği bir sistemde istediği süreleri alamıyordu. 15-20 dakikalar arası gelip giden bir rotasyona maruz kalıyordu her seferinde. Dürüst olmam gerekirse, Efes Pilsen'den ayrıldığından Efes adına sevinmiştim bile. Topu sol eliyle süremeyen, sol turnike atamayan, şut performansı iyi olmayan, tek misyonu hızlı hücum olan bir oyuncunun Efes'de yer almasını pek mantıklı bulmuyordum. Ardından Fenerbahçe'nin yolunu tuttu. Aldığı süre ve yaptığı katkı Efes kariyerine göre ciddi farklılık gösterdi. Sezon boyunca 30 dakikalara yakın sahada kaldı. Maç başına 12 sayı ortalaması tutturdu. Fakat, bunların yanında daha da önemlisi enerjisini ve hızını artık oyunun savunma yönüne de yansıtmaya başlamıştı. 2005-2006 senesinde Ülkerspor forması ile Efes Pilsen final serisinde gösterdiği performans ise Efes yönetiminin onu göndererek yaşadığı pişmanlığını gözler önüne seriyordu. Her ne kadar Ülkerspor seri boyunca, takım olarak çok üst düzey bir mücadele ortaya koymuş olsa da, Ömer Onan'ın hırsı ve özverisi o serinin ve şampiyonluğun kazanılmasında çok kilit bir noktaydı. Zaten, benim nazarımda, Ömer Onan'ın olgunlaşmaya başladığı sene de 2006 senesidir. Fenerbahçe ile Ülkerspor birleştiğinden beridir de Fenerbahçe formasıyla ter döküyor ve 6 sene boyunca gösterdiği gelişim sadece Benjamin Button filmiyle açıklanabilir. Hele ki dün oynanan maç itibariyle, Fenerbahçe takımının hem hücumda hem savunmada bir numaralı ismi olduğunu gösterdi. Karşı takımın en iyi kısa oyuncusunu durdurmakla kalmıyor; top çalıyor, yüksek yüzdeyle şut atıyor, top getiriyor. Sahada yapılması gereken ne varsa hemen hemen hepsini yerine getiriyor. "Sol eli yok" diyenlere muazzam sağ eli ve sağ adımıyla cevap veriyor.
Emir Preldzic için "Zamanında Barcelona istedi bu adamı" diye damardan girenler var aramızda. 20 yaşında Türkiye'ye geldi. Vidmar ile birlikte çok büyük umutlarla transfer edildi. 2.06'lık boyuna rağmen rakiplerine nazaran daha iyi olan fundemantalı sayesinde 1 numaradan 4 numaraya kadar her pozisyonda oynayabiliyor(oynamaya çalışıyor). Dün oynanan maçın fişini çeken şahıs aynı zamanda. Fakat belirtmek gerekir; maçın son saniyesinde o denli bir heyecanın yaşanmasına sebebiyet veren kişi de kendisinden başkası değil. Fenerbahçe adına maçın en son sayısı bitime 3 dakika kala atılmışken, Saras'ın bile 3'e 2 hücumu değerlendirmeyip, Emir'in potaya doğru gitmesi, şut atması ve kaçırması kendisinin basketbol zekasını ortaya koyuyor doğrusu. İlk yarıda yaptığı 4 top kaybından bahsetmiyorum bile. Şuta kalktığında "panyalı mı atsam, yoksa direk mi göndersem?"in kararını bile veremeyen bir basketbolcuyu iki günde kahraman yapmaya hiç mi hiç gerek yok. Bazı pozisyonlarda eşleşme problemini değerlendirip post-up yaptığını görüyoruz ama bu da tamamen sahadaki oyun kurucunun ısrarla Emir'in üzerinden oynamak istemesiyle alakalı. Ortalama bir fundemental özellikleriyle topu bu kadar çok elinde istemesi ise oynadığı basketbolun farkında olmamasından kaynaklanan bir handikap. Sonuç olarak, şutu kötü, penetreleri vasat, savunma vasat üstü olan bir oyuncunun sadece eşleşme problemlerinden yararlanıp sayı yapmasını beklemek iyimserlikten öteye geçmeyecektir. Vücudunu kas anlamında geliştirdiği ile kaldı. İyi bir yedekten öteye de gideyemeycek bu gidişle çünkü güven vermiyor. Not: Dünkü maçta farkın açılmamasının sebebi Emir'in hataları kadar, pota altını hiç kullan(a)mayan Fenerbahçe'dir.(Verilen hücum ribaundaları.)
Görüldüğü gibi 2004 senesinde Ömer Onan hakkında düşündüklerimin aynısını bugün Emir Preldzic üzerinden haykırıyorum. Ömer konusunda yanıldım. Çünkü inanılmaz bir gelişim gösterdi. 2006 Efes-Ülker serisinde kariyerine adeta yeniden başladı. Aynı sıçrayışı Emir de gösterir mi bilinmez ama geldiği günden beri kat ettiği yola baktığımızda ne yazık ki iyimser bir tablo çıkmıyor ortaya. Fakat şunu da eklemek gerekir, Emir'in ısrarla 1 numara oynama isteği de bu denli eleştirilmesinde pay sahibi. Oysa ki 2 ve 3 numaralı pozisyonlarda fiziki özellikleri rakiplerine karşı kullanması ve avantaj yaratması daha olası. 2004 senesinde Ömer Onan için hiç bir zaman yıldız olamayacak demiştim, şimdi aynısını Emir için söylüyorum. Ömer'den ağzım yanmasına rağmen.
Gönderen
bora
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
panpiş dediklerine %100 katılıorm ve amma ve lakin ömer ile preldziç çok farklı karakterlerde ve geçmişlerde oyuncular..bildiğim kadarıyla ömer mersinde altyapılarda çok büyük bir yıldızdı ve çağdaş ozan gibi takımı tek başına 50 sayı ortalamalarıyla şampiyon yapıyordu..preldziç içinse ne kadar şuursuz olduunu kendisinden dinleyelim.. dün maç sonrası röportajda o son saniyede yaptığı bloklarda skorun farkında olmadığını söyledi.euroleague final 4 oynayan bi takımda top 16de oynuosun ve fark sadece ikiyken gidip 3lükteki adama tokat atar gibi bloklar koyuyosun..skordan haberim yoktu deme de kahraman olmayı bari becer be adam!!!
YanıtlaSilÇağdaş Ozan bu 50 sayıyı atmış ama ondan başka gören yok, ayrıca bizim de 50 sayı atmışlığımız yok ama bir adama 50 sayı attıtmışlığımız var. Preldzic'e gelince de, ne desem boş, skorun farkında olmayan bir oyuncuyu ancak ve ancak Türk doktorlarına emanet ederim.
YanıtlaSilArkadaşlar yazının üstünden baya bir zaman geçmiş şimdi tesadüf gördüm.Abi n'apmışsınız ya elemana böyle???? Adamdaki yetenek, gelişim öyle böyle değil. Kayseri'de canlı izledim Türkiye kupası maçlarında.hiç bir oyuncu şans eseri öyle maçlar çıkaramaz,adam çok dolu. bir kere adamda çok çok az kişide olan bir özellik var: takımın komple olan kötü gidişine ayak uydurmama özelliği var..Tüm takım serbest atış atamazken serbest atış kaçırmama,tüm takım 3 lük sokamazken 3 lükleri sıralama,herkesin eli titrerken kararlı bir şekilde hucumu zorlama gibi. en azından Fenerbahçe Ülker'de bu sorunun ne kadar baş ağrıttığını gördük geçtiğimiz sezonda.Emir bunu her maç yapamıyor ,tüm sezona yayamıyor tabi ama genç bir oyuncu durun hele.
YanıtlaSilskorun farkında olmamasını falan heyecanına vermek gerek bence. bahane bunlar beyler.
YanıtlaSiltanjevic'i yerden yere vurmuşlardı bir dönem ama adam ileriyi görmüş de getirmiş. hatta devşirmekle çok da iyi etmiş.
mirsad türkcan, o çok sevdiğimiz hedo ve başarılı her atışıyla ilyaasovaaa diye salonu koparan ersan ilyasova da devşirme. nolmuş?
yetenekli oldukları gerçeğini değiştirmez bu.
her şeyi geçtim, millilerin arasında son derece istekli duruyor emir. oyunu ateşlemesine, çabuk koşan ayaklarına, oyun kuruculuktaki iddiasına ve asistlerine bakarak söylenebilecek şey şu: emir konusunda da yanıldınız.
uzun yıllar parke üstünde onun gelişimini izleyeceğiz bence.