17 Mayıs 2022 Salı

Kasabanın Sırrı

Fethiye Belediyespor Basketbol Takımı, 2020 yılında Türkiye Basketbol Süper Ligi'ne yükseldiğinde Fethiye'nin yakın geçmiş basketbol serüvenine dair amatör sosyolojik bir yazı yazıp (yazı için tık), naçizane bildiklerimi / hatırladıklarımı dile getirmiştim. Aynı takım, aradan geçen iki senede, bölgenin gözde spor etkinliği olan yamaç paraşütünden rol çalarak, sırtına taktığı paraşütle ivmeli bir şekilde iki lig birden düştü. Önümüzdeki sezon - şayet takım diye bir oluşum kalırsa - Türkiye Basketbol İkinci Ligi'nde mücadele edecekler. Niyetim, bu iki yıllık serüvene dair bir basketbol yazısı yazmaktı. Ama maalesef, yine, amatör sosyolojik bir bakışla antropolojiye dalmam gerekti.

Fethiye bir turizm cenneti değildir. Hiçbir zaman da olamayacaktır. Çünkü Fethiye, muhafazakarlığı üzerinden atamayan (atmak da istemeyen, hatta bununla övünen) bir kasabadır. Bu tip yerleşim yerlerinin en tipik özelliklerinden biri, modernize ve çağa uygun toplum refleksi gösterememeleridir. O yüzdendir ki, toplum olarak ahenkli bir tutum ve norm bütünlüğü sergilemeyen bu tarz sürüleri bir arada tutan tek şey menfaattir. Yani Türkiye, dolayısıyla Fethiye, bir toplum değil, menfaat birlikteliğidir. Sevgili Necmi Erdoğan bu düzeni "suç ortaklığı" olarak tanımlar ama, nihayetinde her suç bir menfaate hizmet eder. 

Benzer bir açılım, Anthony Quinn'in başrolünde oynadığı Kasaba'nın Sırrı filminde işlenir. Santa Vittoria kasabasını ayyaşı Italo Bombolini, dönemin egemen gücü olan Mussloni'ye  ve ideallerine inanmış, Mussolini'nin adını kasabanın yüksek su kulesine yazmıştır. Fakat Mussolini iktidarının devrildiği öğrendiği zaman yaptığından utanan Bombolini, kafa kıyak halde yazıyı silmek için kuleye çıkar. İşe yaramazlığın, pişmanlığın, altyapısızlığın ve alkolün etkisiyle bitap düşen Bombolini, yazıyı silemediği gibi kuleden aşağı da inemez. Tam bu noktada müstakbel damadı devreye girer. Damat, onun aşağıya inmesini cesaretlendirmek için, olaylara hayatları boyunca yalnızca seyirci kalabilmiş topluluğa "Viva Bombolini" diye bağırır. Ne olduğunu anlamayan aşağıdaki kalabalık da, hep bir ağızdan "Viva Bomboli" diye karşılık gelir. Bombolini diye inleyen kasabalıların gürültüsünü belediye binasında işiten Mussolini yanlısı Belediye Başkanı ve meclis üyeleri ise, Bombolini'yi kasabalının seçtiği yeni lider sanarak yönetimi Bombolini'ye devreder. Bir taraftan Alman orduları Kasaba'ya varmak üzeredir. Tek geçim kaynakları olan şaraplarını Alman ordusundan korumak için bütün kasaba birlik olur ve şaraplarını gizlerler. Bu sır, onları bir bütün olarak hareket ettirir. Film her ne kadar Bombolini'nin sembolik önderliğinden mutlu biten bir hikayeyi anlatıyor gibi gözükse de, esasen yerel yönetimlerin basiretsizliğini, hak edilmemiş koltukları, güçlüyken güçlünün yanında yer alan ama gücü kaybettiğinde ise kıçlarına tekme atan vasıfsız halkı, direnince kazanmış gibi gözüken oysa sadece menfaati için birlik olan kasabayı anlatır.

Fethiye kasabasında da durum Santa Vittoria'dan farklı değildir. Elini uzatsan denize değeceğin Fethiye'de bugün turizm bile layıkıyla yapılamıyorsa temelde bir sorun var demektir. Bu sorun hiç şüphesiz ki insandır ve insanların yarattığı değerler bütünüdür. Birey olamamış, olmaya niyet etmemiş, emeksiz zenginleşmiş, zenginleşince güçlenmiş, güçlenince zehirlenmiş kişiliklerin olduğu yerde yaşam kültüründen söz edilemez. Bu tip yerlerde zenginlik, kültürle veya yaşam sevgisiyle değil; maddiyat ve gösterişle ölçülür. İnşaata ve arabaya yatırım başlar. Bu metalaşmaya erişemeyen kişiler, o lüks evde oturan ve o lüks arabalara binenleri başarılı olarak addederler. Oysa bu tamamen bir yanılmasadır. Evet, parayı kazanma konusunda belki başarılılardır ama aynı başarı harcama konusunda kendini müthiş bir başarısızlığa bırakır. Sabahları kalkıp yürüyüş yapmak, akabinde duş alıp sokağa çıkarken kendi gücünce özenmektir zenginlik. Ya da kendine ayarında bir rafadan yumurta sonrası ihtişamlı bir limonata yapmaktır. Bunları yapamamak süper bir zenginlik sorunu mudur? Hayır, değildir. Sadece, yaşam sevgisi ve yaşam zevki sorunudur. Bunları yapmamak çok mu önemlidir? Hayır, değildir. Sadece, bildiğimiz kadarıyla bir kez gelip, bir kez geçtiğimiz hayatta en sade koşullar altında dahi bir şeyleri ıskalamadığımızın göstergesidir. Güzel bir şarkı dinlemek ya da bir çiçek yetiştirip onu koklamak da böyledir. Yaşam sevgisi meselesidir. Yaşam sevgisi ya vardır ya yoktur. Olmaması genel istem mekanizmasıyla alakalıdır. Çünkü bu sevgi; enerjinin, yaşam zevkinin kuşaklar boyu ortaklaşa yoğurulup bireylere nüfuz etmesiyle oluşur. Ve ne yazık ki oluşmuyor ve pekişmiyorsa, orada insanlar ne yaratıcı bir yaşama, ne sağlıklı ilişkilere ne de sportif bir aktiviteye yelken açabilirler.

İçinde bulunduğumuz tüm bu iklime rağmen arada bir bataklıkta bir gül beliriverir. Ama uzun soluklu ol(a)maz. Tıpkı basketbolda Süper Lig'e yükselen ve iki senede iki lig birden düşen basketbol takımı gibi. Çünkü kültürden yoksun insanlar, onu korumak ve çoğaltmak yerine ondan kısa süreliğine de olsa yararlanmaya çalışırlar. Ortada bir menfaat vardır ve herkes pozisyonunu alır. Suni bir birliktelik oluşur. Bir anda her yer gülistana evrilmek üzere projelendirilir ve gül en sevdikleri çiçek oluverir. Fakat botanikten anlamayan bizler, yazın sonunda kışın geleceğini unutarak o gülün kısa sürede kuruduğunu görürüz. 

Bugün burada, basketbol takımının pandemi gibi yanlış bir zamanda lige çıktığını, bu yüzden de Fethiye gibi düşük bütçeli ilçe takımlarının gişe gelirinden mahrum kalmanın yanında, taraftar desteğini alamadığını söyleyebilirdim. Ya da, iş bilmez insanların basketbola yön vermeye çalışmasından bahsedebilirdim. Görünen böyle olabilir, ama neden bu kadar yüzeysel değil. Burası Santa Vittoria kasabası. Yönetim, rüzgara göre pozisyon almış. Seçmen, hayatı bir maç izler gibi seyrediyor. Menfaatlerine dokunacak bir şey olursa her an birlik olup tekrardan dağılmak üzere hazırlar. 

Basketbol takımı düştü. Çünkü bu kasabada yaşam kültürü yok. Kültür olmadığı için yaşam sevgisi ve zevki de yok. Ve maalesef eğri cetvelden doğru çizgi çıkmıyor. Yanlış hayat doğru yaşanmıyor.

Tüm Bombolinilere selam olsun.

3 yorum:

  1. Bir başka çok iyi yazı. Limonata eşliğinde the secret of santa vittoria izleyeceğim :)

    YanıtlaSil
  2. Çok çok güzel bağlamalar, bir yandan keyifli bir okuma ve realitelerin güzel bir şekilde yansıtılması, eline sağlık

    YanıtlaSil
  3. Nice post thank you Cindy

    YanıtlaSil