21 Ekim 2010 Perşembe
Küçük Mutluluklar, Büyük Sıkıntılar
Saat
8:15 Sabahın köründe dersi olmasına rağmen gece geç yatıp, üstüne birde gece boyunca oda arkadaşının horlamasını dinleyince, o sıcak yataktan çıkıp yağmurlu bir güne merhaba demenin zorluğunu yaşıyorum tam bu dakikada. Zaten kafamda türlü sıkıntı. Ales'e ne zaman başvuracağım? Ales'e neden başvuruyorum? Kahvahtılda ne yesem ki? GS'nın başına kim gelecek acaba? Türban tartışmasında son durum nedir? Sonu yok bunun.. Alelacele Pink Floyd-Echoes açıyorum bir an önce kendime gelebilmek için. Fakat yeteli değil. Hala sevimsizim. Kendimi daha da güzel bir şeyle motive etmem gerektiğine inanıyorum. Burnumu sağa, sola ve yukarı doğru kaşıdıktan sonra buluyorum. Menemen
8:45 Sıcak bir duş düşüncesi sarıyor dört bir yanımı. Tamamen ayılabilmek ve menemenin tadı daha iyi kavrayabilmek için. Bu esnada banyoda telefonun hoparlöründen açtığım şarkı Pink Floyd-Comfortably Numb olarak değişiyor. Uykusuzluğun verdiği huysuzluğu yavaş yavaş atar gibiyim.
9:00 Giyinip, kantinin yolunu tutuyorum. Günaydın ve hal hatır sorma ritüelini kısa kesiyorum, zira sabah kalktığımdan beri güne olumlu bakabilmemin yegane sebebi menemen. "Mehmet Ali abi, bana malzemesi bol olanından bir menemen. Üç gündür çay, poğaça derken boğaz kurudu be abi, midemiz bayram etsin bir." diye sevimli bir surat ifadesi takınıyorum. Az sonra somurkantlığına dönüşeceğinden habersiz bir şekilde. "Kusura bakma Borca'cığım, bıraktık menemen yapmayı, domatesin fiyatları bu denli artınca zarar eder olduk" cevabını veriyor Mehmet Ali abi, hem de çok savunmasız yakalandığım bir anda. O sırada, ruhumun derinliklerinden geçen küfürleri sansürlemeye hiç bir "dıt" sesinin gücü yetmez tabii. Üç saatlik uykuya ve kafamdaki bin türlü soruna rağmen güne pozitif başlayabilmesinin koşulu olarak menemeni gören biri nasıl küfür etmesin ki bu cevap karşılığında. Oysa ne hayellerim vardı, bir yandan ekmeğimi bandıracaktım, bir yandan gazetelere göz gezdirecektim.
9:15 Kahvaltıyı fakültenin kantininde edeyim bari düşüncesiyle kitaplarımı aldığım gibi dışarı çıkıyorum. Bir saattir ahmak ıslatan olarak seyrine devam eden yağmur, bir anda doluya çeviriyor. Duruyorum. Hızlı düşünce seli oluşuyor kafamda. Ne bir şemsiye, ne bir kapşonum var. Montumu kafama siper edip, cebimdeki parayı sayıyorum. Bir küfür daha çıkıyor ağzımdan. Ales başvurusu için yeterli bakiye yok. Bunun anlamı önce para çekmemeye gitmek demek. Yani daha fazla ıslanmak ve kahvaltı edemeden derse girmek. Benim bunları düşündüğüm sırada pantolonum, çamaşır makinasından yeni çıkmış gibi sırılsıklam tabii. Sonunda nihai karara varıyorum ve yurdun kapısından içeri dalıyorum.
9:20 Odaya girip hemen bir Pink Floyd- High Hopes açıyorum. Aynı zamanda benim uyku müziğimdir çünkü. Kafamda direk yatağa kıvrılmak var. Ama önce şu an neden bu durumda olduğumu irdelemem lazım. 1-) Özel sektöre iş başvurusunda bulunmak isteyen kişilerden bazı şirketler başvuru ücreti keser. İş bulma telaşını girmiş her insan şikayetçidir bu rezillikten. Fakat her ne hikmetse, aynı kişiler her sınav için 40 tl gibi bir ücret alan güzide devletini sorgulamaz. 2-) Ülkenin en büyük sorunu baş örütüsüymüş gibi iki haftadır tartışıyorlar. Yahu millet yiyecek domates bulamıyor. Karnını doyuramıyor. Sebebini ne soran var ve ne umursayan. Filistin'e ilaç gönderip, ilaçların üstüne "tok" karnına yazmak gibi bir şey bu da. Doyamayan, temel gereksinimlerini karşılayamayan insan hayatını devam ettirdi zaten, üstüne bir de baş örütsü kaldı. 3-) Hava muhalefeti ve ülkenin sahip olduğu çarpık spor kültürü. Galatasaray ile senin ne işin olur demeyin. Çeşitli zorluklarla getirdiğin, hemen hemen ülkedeki çoğu spor adamından daha bilgili ve efendi olan adamı gönderiyorsun. Göndermen yetmiyormuş gibi, onun koltuğuna düşündüğün adamları hiç utanmadan, dalga geçer gibi yüzümüze vuruyorsun. Zerre umrumda değil. İstiyorsanız en çapsızını getirin. Lakin bunların hiç biri sizin gibilerle aynı ülkede yaşadığım gerçeğini değiştirmiyor.
9:30 Kalktığım saatten itibaren epey zaman geçmiş. Hiç kalkmasam ne kaybderdim diye düşünmeden edemiyor insan. Küfüre meyyalim vallahi dertten. Ayrıca bu sabah yine her sabahki gibi sıkıldım Ankara'dan. Ben iyisi mi yatayım...
Gönderen
bora
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder