8 Nisan 2010 Perşembe

Cristaona Lucarelli, Fidel Castro, Okan Bayülgen


Yaklaşık 1 ay önce TV'de Fidel Castro'nun üzerinde ilk olarak Adidas sora da Nike marka eşofmanlar gördüm. Oturup bir düşünüyor insan..İçinde bulunduğumuz okul dolayısıyla iyi bilirim sol görüşlü öğrenciler ayaklarına veya üstlerine yabancı sermaye malı bir şey giydiklerinde nasıl damga yediklerini. Kimine göre haklıdırlar, kime göre haksız...

Cristiano Lucarelli'yi bilmeyen yoktur. Onun siyasi duruşunu ve Livorna aşkını mezardakilerin bile duyduğuna inanırım bazen. Gramsci'lere , Komünist parti'lerine evsahipliği yapmış olan Livorna kenti doğumludur ve aktif kariyerine burda devam etmektedir. "Lİvorno'yu eşimden daha çok sevdiğimi söylüyorlar ama yanılıyorlar. Eşimi de en az Lİvorno kadar seviyorum" diyecek kadar Livorno aşığıdır. Onun takım için yaptıkları ortadadır. Zamanında çok büyük paralar teklif edilmesine rağmen “benim için milli takım” dediği Livorno’da kalmıştır. Gol attığında sol yumruğunu kaldırmıştır, formasının altında Che tşortu çıkmıştır. Stad’ta “bella caio” şarkısını çaldırtmıştır her gol sonrasında...Bütün bu fedakarlık ve emeklerine rağmen Shaktar Donetsk ve Parma macerası yüzünden yaftalanmıştır. Lucarelli ağır solcudur, emekçidir, işçi çoçuğudur diyenler olduğu gibi; o da paranın esiri olanlardandır, peki neden Shaktar'a ve Parma'ya gitti o zaman diyenler de mevcuttur.

Baştan söyleyeyim Okan Bayülgen'den ne hoşlanırım ne de nefret ederim. Bazen yapmak istedikleri ve yaptıkları arasındaki bağı kurmak için kafa patlatırım. Hazırlayıp , sunduğu programda "consume, obey, die" sözleriyle bezenmiş bir vtr gösterir her seferinde. Dışarıdan baktığınızda, eleştirisel, popüler kültür karşıtı, emekçi bir tavır sergilesede , kimi zamanda yaptığı hal ve hareketleriyle laf attıklarından pek bi farkının olmadığını gösterir(ya da gösterir gibi yapar). Şİmdi burda oturup bir düşünmeli. Üç kuruşluk programlara sallayıp da aynı zamanda o programlar sayesinde para kazanmak nasıl bir duygudur acaba? Ya da onları izleyenleri salak diye eleştirirken, kendi yaptıkları programları izlememizi istemesi adil midir? Yoksa bunlar sistemin içinde sisteme karşı olanlar mı? Aldıkları parayı nasıl kullandıklarını bilmiyorum. Belki de TV'nin insanlar üzerindeki etki gücüne güvendikleri için, laf aralarında verdikleri sosyal mesajlarla halka bir şeyler anlatmayı amaçlıyolardır. Bu görevi yapmak içinde gündemde kalmak gerektiğini düşünüyordur. Gündemde kalmak için de bazı hareketlerinin aşırıya kaçması gerekiyodur. Bu uğurda kendisini feda ettiklerini düşünüyor dahi olabilir, şaklabanlık yapmak uğruna da olsa. Sonuçta niyet ve amaç davranışı masum kılar. Benim fikrime gelicek olursak, bütün bu söylem ve hareket arasındaki çelişkilere rağmen, bu kişinin gerekli olan eleştiriyi yapıp, mesajı verdiği kanaatindeyim.

Burada bahsi geçmeyen binlercesi daha var... Şimdi Fidel’e bir eşofman giydiği için böyle devrimci mi olur arkadaş diyenlere sesleniyorum. Ya da Lucarelli’yi paranın esiri olmakla suçlayanlara. Aynı şekilde Okan Bayülgen’in neresi sosyalist diyenler iyi dinleyin: Oturduğunuz yerde yaptığınız eleştiriler, attığınız boklar sadece birer noktadan ibaret. En azından bir şeyler yapmaya çalışan insanlara saygı duyulması gerekildiğini düşünüyorum. Adam devrim yapmış yahu bir eşofman giydi diye bu zamana kadar yaptıklarını görmezden mi gelelim? Ayrıca Okan’ın niye Cumartesi, Pazar günleri olan programlarını izliyorsunuz ki? Adam pazartesileri gayet düzgün şekilde konuşuyor anlayana. Bütün kavramların iç içe geçtiği dünyada yazıyı Lucarelli’den alıntıyla bitirelim: “Sizin sağ ya da sol görüşlü olmanız beni temelde çok ilgilendirmiyor. Önemli olan düşüncelerinizde dürüst olmanız ve insanlara, olaylara karşı hakkaniyetli bir yaklaşım geliştirmenizdir. Politik meselelere ilgi duyan tek İtalyan futbolcunun ben olduğumu sanmıyorum.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder