8 Nisan 2010 Perşembe

Hate Glazer, Love United


Dün oynanan ManU-Bayern maçı sonrasında son 7 yılda ilk defa yarı finalde bir tane İngiliz takımı bile olmayacak. Geçen sene 4 yarı finalistin 3'ü İngilizken bu sene hiçbiri yok. Buna İngilizlerin dışında, olası bir şampiyonlar ligi eşleşmesinde, erken rezarvasyonla yerlerini ayırtan İngizliler'den maç günü toplanıcak hasıtların ve daha şimdiden alınan SKY Sport reciever'larının sahibi otelciler de kuşkusuz üzülmüştür. Aslında bu nokta da kulüplerin suçu biraz da kendilerinde aramaları gerekiyor. İtalyan ve İspanyol kulüpleri daha büyük yatırımlar ve transfer peşinde koşarken bazıları ellerinde en büyük yıldızlarını rakiplere satmakla meşguldü. Daha dün Torres'in ağzından duyduk benzer söylemleri. Liverpool yönetimi suçluyordu gerekli takviyeleri yapmadığı için. Xavi Alonso, Arbeloa gibi oyuncuların satılmasını anlamlandıramıyordu. Diğer tarafta 90 milyon euro'ya sattıkları yıldızların ardından hala büyük bir borç batağında yüzen ManU da çok farklı bir durumda değil. Bu endüstriyel futbolun farkında olan ve yeşil-sarı atkılarını boynuna takan anti-Glazer'cılar dün yine tribünlerdeki yerlerini almıştı. Bayern mağlubiyetinden sonra bu desteğin daha da artacağı konuşuluyor. Old Trafford'da Milan ile yaptıkları maç sonrası Beckham da yeşil-sarı atkıyı takarak onlara destek vermişti. Kulubü aile şirketine dönüştüren Glazer'a karşı çok büyük bir nefret oluşmuş durumda. Kulubün asıl sahiplerinin kendileri yani taraftarların olduğunu düşünüyorlar. Manchester ismi üzerinde rant sağlamasını, reklam yapılması, kulubün ismini kirletilmesini hazmedemiyorlar. Burdan bir desteği de kendilerine biz verelim. Ve bu toprakların yetiştirdiği güzel insanlardan biri olan Zeki Demirkubuz'un sözüyle bitirelim: "Bütün suçlarına, günahlarına, kabahatlerine rağmen bence futbol olgusundaki en masum kitle hâlâ taraftarlardır."

1 yorum: