Son günlerde çığ gibi büyümeye devam eden bir blog, blogger tartışması var. Tartışmanın ana fikri bu ülke topraklarının en iyi spikerleri sıralamasında en başlarda olan Dağhan Irak'ın yazısıyla çıktı. Kendisini ve yazdığı yazıları okumaya çalışırım. Zira özü-sözü bir olan, gereken lafı söylemekten çekinmeyen, kendine has fikirleri olan, emekçi diyebileciğimiz insanların azınlıkda kaldığı bir ortamda Dağhan Irak gibi insanların varlığı, hayata hala umut ve tebessüm ile bakabilmemizi sağlıyor.
Kendisinin blog ve blogger tartışması hakkında yazdıklarını okuduktan sonra, onu destekleyen ve ona tepki olarak yazılan yazıların tamamını okudum. Fakat hiçbiri tam olarak Dağhan Irak'ın söylemek istedikleri ile (benim anladığım kadarıyla) örtüşmüyordu. Konuyu herkes kendi göre algılamış gibi bir izlenime kapıldım ben. Daha doğrusu herkesin blog ve blogger'larla ilgili düşünceleri varmış ve bunları başlayan bu tartışmayla kusmuş gibi geldi bana. Uzun zamandır bunu bekliyormuşuz gibi yani.
Dağhan Irak'ın yazısı ve ona destek çıkan diğer yazılardan çıkardığım sonuç söyle: Blog tutmak son derece samimi, bir o kadar amatör bir eylemdir. İnsanlar söylemek istediklerini, vermek istedikleri mesajları, "follower" kayıgısı olmaksızın kendi bloguna yazmak için yazar. Bu yazdıklarıyla "popüler medya"da yer almak gibi bir karşılık bekleyen veya her alınan hit karşılığı reklam geliri elde eden bloglar, aslında blogger olmanın gerçek ehemmiyetini kavrayamamıştır. Çok basit futbol terimleriyle yazılan ya da kaynak belirtmeksizin yabancı basından yapılan çeviriler ile oluşturduğunuz postlar tamamiyle ticarileşme, para kazanma ve popüler olma mantığıyla ilgili olan hareketlerdir. "FB maça 4-4-2 taktiğiyle başladı, maçın 20.dakikasında takım savunması toparlandı" şeklinde başlayan pragraflar, yerine geçmek istediğiniz Sergen Yalçın'dan, Rıdvan Dilmen'den pek de farkı olmayan yorumlardır.
Bunlara karşı olarak yazılan yazıların sahiplerinin oluşturduğu kesim ise blog yazmanın, işini iyi ve temiz yapan bir blogger'ın, herkes tarafından beğenilmesi sonucunda, medyaya zıplamasının veya aldığı hit sonucu gelir elde etmesini normal olduğunu savunan kesim. Halihazırda televizyonda geyik muabbeti çeviren eski futbolcu ya da hakemlerden daha iyi bir yorum getirebileceklerini düşünmeleri çok da yanlış bir nokta değil tabii ama, bunu her blog ya da blogger için söylemek pek de mümkün değil.
Benim blog açmakda çok basit bir mantığım vardı. Her gün internet ve televizyonla öyle bir bilgi taaruzunun altında kalıyordum ki, okunanlar, öğrenilenler bir süre sonra aklımdan uçup gidiyordu. Bunları kendi yorumlarımla birazcık da olsa yazıya dökebilirsek daha kalıcı olabilir düşüncesiydi ilk başta bana blog açtırtan. Kimsenin okumayacağını bilsem bile yazacaktım. Önemli olan benim yazdığımdı. Rahatlıyordum. Sıkıntılı olduğum anlarda içimi boşaltabileceğim bir mecraydı benim için. Daha sonra bloga 4 farlı arkadaş transfer ettik. Bu sayede benim gözümden kaçanları onlar yazacaktı. Farklı şehirlerde olduğumuzdan dolayı her zaman yapamadığımız sohbetleri, bu blog sayesinde kendi aramızda paylaşabilecektik.
Hiç bir blog havuzuna üye değilim, üye de olmam. Çünkü ben arkadaşlarım ve kendim için yazıyorum. Ayrıca açtığım blog sayesinde çok güzel farklı bloglar da tanıdım. Benimle aynı dünyada yaşadığına inandığım insalar gördüm bloglar sayesinde. O kadar çok blog oldu ki takip ettiğim, artık zaman ayıramaz oldum. Şimdi yeni bir blog ile karşılaşsam hemen filtrelerimi çalıştırıyorum. Sağ veya sol taraf koyduğu resimler, linkler , başlıklar bile o blogu yazan insanın ne tarz bir insan olduğunu belli ediyor. Hoşuma gideni okuyor, gitmeyeni hemen kapatıyorum.
Sözün özü: Bana sıradan maç yazılarıyla gelmeyin, bana sadece futbol yazmayın, bana daha çok takipçiniz var diye artistlik de yapmayın. Çeviri yapabilirsiniz, o da bir emektir ama hemen altında kaynağı belirtin. Kendi yazınızmış gibi gösterip insanların gözünü boyamayın. Çok güzel yazabilirsiniz -ki kafadan çok güzel yazan 10 blog sayabilirim- ama ille de medyada yer almak için ekstra bir çaba sarfetmeyin. İnanın fırsat insanın ayağına her zaman geliyor. Yeter ki yaptığınıza ve yapılanlara saygılı olun. Sağduyulu olun, empati kurun. Gereksiz reklam kokan hareketlere girmeyin. Kendinizden ve fikirlerinizden ödün vermeyin. Böylece farkılılaşıcaksınız zaten. Para kazanmışsınız, TV'ye transfer olmuşsunuz benim için çok önemli değil. Benim için önemli olan benim yazdıklarım, benim okuduklarım ve herkesin kendi olması.
Sözün özü: Bana sıradan maç yazılarıyla gelmeyin, bana sadece futbol yazmayın, bana daha çok takipçiniz var diye artistlik de yapmayın. Çeviri yapabilirsiniz, o da bir emektir ama hemen altında kaynağı belirtin. Kendi yazınızmış gibi gösterip insanların gözünü boyamayın. Çok güzel yazabilirsiniz -ki kafadan çok güzel yazan 10 blog sayabilirim- ama ille de medyada yer almak için ekstra bir çaba sarfetmeyin. İnanın fırsat insanın ayağına her zaman geliyor. Yeter ki yaptığınıza ve yapılanlara saygılı olun. Sağduyulu olun, empati kurun. Gereksiz reklam kokan hareketlere girmeyin. Kendinizden ve fikirlerinizden ödün vermeyin. Böylece farkılılaşıcaksınız zaten. Para kazanmışsınız, TV'ye transfer olmuşsunuz benim için çok önemli değil. Benim için önemli olan benim yazdıklarım, benim okuduklarım ve herkesin kendi olması.
Ben, eğlenmek ve öğrenmek için giriyorum bloglara. Sizinki de bundan farklı olmasın. Tekrarlıyorum, her blogu takip etmek gibi bir zorunluluğunuz yok, ister beğenirsiniz, ister beğenmezsiniz. Fakat blog yazanları da kırmayalım. Çünkü; yazı yazmak için araştıran, öğrenen, her şeyden önemlisi farkındalık duygusunu artıran insanlar var etrafta ve bunların varlığı şu anda kötünün iyisi konumunda.(yaklaşan referanduma istinaden)
Son olarak, çok iyi yazdığımı düşünmüyorum. Öyle bir iddiam da yok zaten. Ama sırf bir sertifika programlarına katıldınız diye, sırf medyadan birini tanıyorsunuz diye de başkalarından iyi yazdığınızı da zannetmeyin, gözünüzün yağını yiyim.
Son olarak, çok iyi yazdığımı düşünmüyorum. Öyle bir iddiam da yok zaten. Ama sırf bir sertifika programlarına katıldınız diye, sırf medyadan birini tanıyorsunuz diye de başkalarından iyi yazdığınızı da zannetmeyin, gözünüzün yağını yiyim.